DERİN DENİZLERDE NELER OLUYOR?


DERİN DENİZLERDE NELER OLUYOR?
 Günümüzde ulaşılan teknoloji ile yapılan araştırmalar sonucunda, uzun yıllar boyunca verimsiz olduğu düşünülen okyanusların derinliklerinde de yaşam olduğu belirlenmiştir. Güneş ışınlarının ulaşabileceğinden çok daha derinlerdeki bu yaşam, oldukça zorlu koşullara rağmen, Yüce Rabbimiz'in eşsiz yaratışı ile sürmektedir.

Uzun yıllar bilim adamları tarafından verimsiz alanlar olarak değerlendirilen derin denizlerin, aslında benzersiz bir yaşama ev sahipliği yapmakta olduğunu biliyor muydunuz? Bu denizlerin verimsiz olarak değerlendirilmesinin en önemli nedenlerinden biri, ışıktan tamamen yoksun olmasıdır. Ancak güneş ışınlarının ulaşabileceğinden çok daha derinlerdeki zorlu koşullar yalnızca zifiri karanlıkla sınırlı değildir. Aynı zamanda yüksek basınç, zehirli gazlar, aşırı yüksek ve düşük sıcaklık, yanardağ etkinlikleri gibi birçok olumsuz koşula rağmen, derinlerde yaşayan tüm canlılar bu koşullara kolaylıkla uyum sağlamaktadır.

BALIKLARDAKİ MUCİZEVİ ÖZELLİKLER


BALIKLARDAKİ MUCİZEVİ ÖZELLİKLER
BALIKLAR SUDA NASIL YAŞARLAR?
 Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah’ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

Şu an yaşayan ve bundan yüzlerce yıl önce yaşamış olan tüm balık türleri, Allah’ın onlar için yaratmış olduğu mükemmel sistemler sayesinde su altında rahatlıkla yaşayabilirler. 

DENİZ MEMELİLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ


DENİZ MEMELİLERİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Balinalar ve yunuslar, “deniz memelileri” olarak bilinen canlı grubunu oluştururlar. Bu canlılar memeli sınıfına dahildir, çünkü aynen karadaki memeliler gibi doğurur, emzirir, akciğerle nefes alır ve vücutlarını ısıtırlar. Ancak bu canlılar suda yaşayan memeliler oldukları için vücut yapıları diğer memelilerden oldukça farklıdır. Deniz memelileri tamamen suda yaşamak için tasarlanmış özel vücut sistemlerine sahiptirler, bu sayede hiç yorulmadan kilometrelerce yüzebilir, suda ve karada bulunan her şeyi aynı netlikte görebilirler.  www.doğadakiayetler.com  

YARATILIŞ HARİKASI YUNUSLAR


YARATILIŞ HARİKASI YUNUSLAR
Yunuslar her nefes alışlarında ciğerlerinin % 80-90'ını havayla doldururlar. Oysa çoğu insan için bu oran ancak % 15'i bulur.Yunuslar için nefes almak insanlarda veya diğer kara memelilerinde olduğu gibi bir refleks değildir, iradeli bir harekettir.Yani biz nasıl yürümeye karar veriyorsak, yunuslar da nefes almaya karar verir. Bu, hayvanın suda uyurken boğularak ölmemesi için alınmış bir tedbirdir. Yunus uykusu sırasında beyninin sağ ve sol yarım kürelerini yaklaşık on beş dakika arayla nöbetleşe kullanır. Bir yarım küre uyurken, diğer yarım küre yüzeye çıkarak hayvanın nefes almasını kontrol eder. 

BALİNALAR


BALİNALAR
Denizlerin karanlıklarında rahatlıkla yollarını bulan, sonar sistemi kullanarak avlanan, derinlerdeki basınca karşı korumalı gözlere sahip olan balinalar Allah'ın üstün yaratmasının delillerindendir.

BALİNALAR TATLI SU İHTİYAÇLARINI NASIL KARŞILAR?
Balinalar suda yaşamalarına karşın, ihtiyaç duydukları suyu denizin tuzlu suyundan karşılamazlar. Yaşamak için tatlı suya ihtiyaç duyarlar. Bu canlıların su ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları tam olarak bilinmemekle birlikte ihtiyaçlarının büyük kısmını, okyanustaki suya göre yüzde otuz kadar daha az tuz içeren diğer deniz canlılarını yiyerek giderdikleri düşünülmektedir. Tatlı suyun kıt bulunduğu bu ortamda canlının bedeninde suyun olabildiğince fazla korunması ve tüketimin olabildiğince az tutulması şeklinde kritik kısıtlamalar ortaya çıkmaktadır. Su miktarı balinalar için çok önemlidir ve bundan dolayı balinalar aynen develerde olduğu gibi terlemezler. Böbrekleri, ürenin konsantrasyonunu, balinaya su kazandıracak şekilde ayarlar.


KÖPEK BALIKLARI


KÖPEK BALIKLARI
 Köpekbalıkları kendi çevrelerindeki 30 metrelik bir alanın dışında göremezler ve koku alamazlar. Ama su içinde ses dalgalarını yayan en zayıf çırpıntıları dahi hemen algılayabilirler. Köpekbalıklarının vücutlarının iç kısımlarında uzanan mukozada, çok duyarlı olan sinir uçları bulunur. Bu sinir uçları algıladıkları dalgaları beyne iletir ve böylece balık ses kaynağına doğru yönelir.
Köpekbalıklarının yüzme kesesinde ve solungaçlarında suyu dalgalandırarak oksijen taşınmasını sağlayan kapak da bulunmaz. Bu nedenle köpekbalıkları yaşamlarını sürdürebilmek için sürekli hareket etmek zorundadırlar
Bir yılan bahar geldiğinde faal olmak istiyorsa önce güneş banyosu yapmak zorundadır. Sıcakkanlı avcıların tersine avını görmek için ısınmalıdır. Bir başka soğukkanlı hayvan olan timsahlar yılanlara göre daha avantajlıdırlar. Çünkü sıcak iklimlerde yaşarlar.Güneş, avlarını görüp yakalamaları için gerekli ısıyı onlara sürekli olarak sağlamaktadır. Soğuk ortamlarda yaşayan soğukkanlı hayvanlar ise
bu problemi olağanüstü vücut tasarımları sayesinde çözerler. Köpekbalıklarının, öyle mükemmel bir yaratılışları vardır ki, sudaki tüm titreşimleri ve kokuları, suyun ısısındaki değişimleri, tuzluluk oranını ve özellikle de hareket halindeki hayvanların yol açtığı elektrik alanındaki en küçük değişiklikleri bile hissedebilirler.

%95 İ SUDAN OLUŞAN CANLI: DENİZANASI



%95 İ SUDAN OLUŞAN CANLI: DENİZANASI
Denizanaları hemen herkesin yakından tanıdığı, son derece ilginç canlılardır. Yapılarının %95’i sudan oluşan denizanalarının genelde pek bilinmeyen şaşırtıcı özellikleri vardır.

Örneğin, bazı türleri ışık saçarak düşmanlarını yanıltır, bazıları ise vücutlarında öldürücü zehirler üretir. Hemen hemen bütün iklim koşullarında yaşamlarını sürdürebilen denizanalarının pek çok türü canlılar için tehlikelidir.
Saydam bir yapıları olan bu canlıların, vücutlarının alt kısımlarından uzanan dokungaçları vardır. Bazı türlerin dokungaçlarında zehirli bir sıvı bulunur. Denizanaları avlarını bu zehiri fışkırtarak yakalar, düşmanlarını da bu zehirle öldürürler. Zehiri olmayan denizanası türleri ise elbette ki savunmasız değildir.

Bunlardan kimileri kendilerini korumak için ışık saçma özelliklerini kullanırlar. Düşmanlarından kurtulmak için planlı ve metodlu bir şekilde hareket eden bu canlıların düşmanlarından kaçarken bütün vücutlarında ışık yanar. Ancak düşman tam onları ısırmaya kalktığında çan görünümlü kısımlarındaki ışığı kapatırlar ve ışığı yanık kalan dokungaçlarını gövdelerinden ayırırlar. Böylece düşmanın dikkati dokungaçlara çekilmiş olur. Denizanaları da bu durumdan faydalanarak hemen oradan uzaklaşırlar. Güneşle temas ettiğinde kısa bir süre içinde kuruyup yok olan, neredeyse tamamı sudan oluşan bir canlı nasıl olup da kimyasal bir madde üretimi yapar? Veya nasıl olur da düşmanını yanıltacak taktikler geliştirebilir?

DERİNLİKLERDEKİ DEV GÖKDELEN


DERİNLİKLERDEKİ DEV GÖKDELEN
 Bir bina düşünün... Dış yüzeyi parlak ve son derece estetik görünüme sahip bir cam yüzeyden oluşsun. Üstelik bu cam bina öyle sağlam temellerle yere bağlanmış olsun ki en şiddetli depremlere dahi dayansın, ayrıca binayı oluşturan cam da her türlü darbeye kırılmadan karşı koyabilsin... Bunu biz insanlar için en azından yakın bir zaman içinde düşünmek biraz zor gibi görünüyor. Ancak Rabbimiz’in benzersiz yaratış sanatı sayesinde böyle bir cam binaya okyanusların derinliklerinde rastlayabiliyoruz... Bu canlının adı Venüs süngeri

Süngerler, beyinleri olmayan, besin elde etmek için suyu bir kanal ve boşluk sistemi yoluyla pompalayan canlılardır. Evrimciler süngerleri sözde "en basit çok hücreli canlı grubu" olarak tanımlarlar. Ancak süngerlerin sanıldığı gibi basit canlılar olmadıkları, Yüce Allah’ın üstün yaratışının eseri olan mühendislik harikaları ile donatıldıkları araştırmalarla ortaya konmuştur. Batı Pasifik Okyanusunun 1000 m derinliklerinde yaşayan Venüs süngeri (E. Aspergillum) düşük sıcaklıkta esnek fiber optik kablolar üretmekte, aynı zamanda biyologları ve bilim adamlarını hayrete düşüren ve gelecekteki malzemelere ilham kaynağı olabilecek, cam kafesler inşa etmektedir.

 

DENİZ BİYOLOGLARINI PEŞİNDEN KOŞTURAN CANLI: NARWHAL



DENİZ BİYOLOGLARINI PEŞİNDEN KOŞTURAN CANLI: NARWHAL
Zamanlarının büyük bir bölümünü Kuzey Kutbunun buzlu sularında geçiren, yuvarlak kafaları, kuyruk sonunda sivrilen vücut şekilleri ile Narwhaller, (Monodon monoceros) yaklaşık 1.5 tonluk cüsselerine rağmen 1.800 metre derine yaptıkları dalış rekorları ve derilerine gömülü sensörleri ile bir yaratılış mucizesidirler. Ancak Narwhallerin ilginç olan başka bir özelliği de erkek Narwhallerde bulunan ve 3 metreye kadar büyüyebilen bir dişe sahip olmalarıdır. Bu dişler yapısal özellikleri ile diş hekimlerinin, işlevsel özellikleri ile de deniz biyologlarının ilgisini çekmektedir.

OKYANUSTA MUCİZEVİ YOLCULUK


OKYANUSTA MUCİZEVİ YOLCULUK
Deniz kaplumbağaları, ilginç yaşamları ve uzun göçleriyle okyanusların en dikkat çekici canlılarındandır. Haklarında en fazla araştırma yapılan canlılardan biri olan deniz kaplumbağaları, tüm bu araştırmalara rağmen halen daha açıklanamayan birçok mucizevi özelliğe sahiptirler. Peki ama uzun mesafelerdeki göçleri sırasında kaplumbağalar nasıl hiç yanılmadan yollarını bulabilirler?

Göçleri esnasında beslendikleri alandan üreme alanlarına doğru seyahat eden deniz kaplumbağalarının çok farklı türleri vardır. Bu türler içinde göç konusunda en dikkat çekici olanı, Güney Amerika'nın Brezilya sahillerinde beslenen yeşil kaplumbağa (chelonia mydas)dır. Her yıl bu kaplumbağaların binlercesi Brezilya sahillerinden Atlantik Okyanusu'ndaki Ascension Adalarına doğru göç ederler. Bu göç yolculuğu yaklaşık 2.300 kilometre kadardır. Ulaştıkları adanın yalnızca 11 km genişliğinde olduğu göz önüne alındığında, kaplumbağaların yön bulma becerisi daha net ortaya çıkmaktadır.

DİŞİ KAPLUMBAĞANIN MUCİZEVİ GÖÇÜ
Deniz kaplumbağalarının hareketlerini incelemek üzere yapılan bir deneyde, işaretlenen bir dişi kaplumbağanın izlediği yollar araştırılmıştır. Güney Queensand'de yuvası olan ve X38756 kodu ile etiketlenen yetişkin bir dişi, yedi yıl sekiz ay boyunca görülmemiş, 1989'da 2.543 km uzaktaki Carpentaria Körfezi'ndeki üreme bölgesinde yakalanmıştır. Sekiz gün sonra da tekrar kendi plajında yumurtlarken bulunmuştur. Hayvanın yumurtalığı üzerinde yapılan inceleme, aradan geçen sekiz yıl boyunca üremenin hiç gerçekleşmediğini göstermektedir.

DERİN DALICILAR


DERİN DALICILAR
 Denizin derinliklerine inmek, oradaki güzellikleri görmek birçok insanın hayalidir. İnsanoğlu bu hayalini gerçekleştirmek için, denizaltıları geliştirmiştir.

Derinlere dalabilen birçok deniz canlısı, insanın ancak teknoloji ve bilimin ilerlemesi ile icat edebildiği denizaltılardan çok daha muhteşem bir tasarıma sahiptir. Bu canlılar arasında deniz memelileri, kaplumbağalar ve deniz kuşları yer alır. Bu hayvanlar için derinlere dalmak yaşamak için gereken bir zorunluluktur. Ortak özelikleri ise, çok derinlerde çok uzun süre kalabilmeleridir. Peki bu dalış ne kadar derine ve ne kadar uzun olabilir?

DERİN DALMADA İNSAN SON SIRADA
Eğer serbest dalışla insanoğlunun daldığı maksimum derinliğin yaklaşık 130 metre olduğunu kabul edersek, derin dalıcıların yanında insanoğluna sonuncu sırayı verebiliriz -ki insanlar bunu yalnızca 2,5 dakika boyunca ve bazı ekipmanlarla gerçekleştirilmektedirler.- Bütün dalıcı hayvanların vücut şekillerinin sudaki engelleyici güçlere karşı elverişli olması gerekir. Yani hidrodinamik bir uyumluluğa sahip olmalıdırlar. Örneğin; dalıcı memelilerin tüyleri ya hiç yoktur ya da çok kısadır. Bu da sürtünmeyi minimuma indirir.

OMURGASIZ CANLILARDAKİ TEPKİLİ YÜZME SİSTEMLERİ


OMURGASIZ CANLILARDAKİ TEPKİLİ YÜZME SİSTEMLERİ 
Bilim dünyasında yaşanan gelişmeler, her geçen gün doğada birbirinden farklı birçok detayı keşfetmektedir. Bu örneklerden bir bölümü de Dünyanın %70’ini oluşturan denizler ve orada yaşayan canlılardır. Deniz canlılarının incelenmesi sonucunda keşfedilen ve tepkili yüzme sistemi olarak adlandırılan farklı bir yüzme sistemi, insanları hayrete düşürmektedir.

Canlılar dünyasında en hızlı koşan, en iyi yüzen veya en uzağa uçan hayvanlar omurgalılardır. Bilindiği gibi omurgalılar, kemik gibi sert maddelerden inşa edilmiş şekil değiştirmeyen iskeletlere sahiptirler. Vücutlarının bu yapısı sayesinde tüm bu hareketleri rahatlıkla yapabilmektedirler; çünkü bu kemikler kasların kasılmasına büyük destek verir. Kas kasılmaları daha sonra hareketli eklemler aracılığıyla kesintisiz, düzenli hareketlere çevrilir.

SUDA YAŞAMALARINA RAĞMEN ELEKTRİK KULLANABİLEN BALIKLAR


SUDA YAŞAMALARINA RAĞMEN ELEKTRİK KULLANABİLEN BALIKLAR
 Su ve elektriğin bir araya gelmesi, bilindiği gibi can güvenliği için büyük bir tehlike oluşturur. Oysa doğadaki bazı balıklar için durum çok farklıdır. Onlar suda yaşarlar ve ürettikleri elektriği kendi güvenlikleri için kullanırlar. Suda yaşayan bir canlının elektrik üretmesi, üstelik bu elektriği kontrollü bir biçimde kendini savunmak ve birçok farklı amaç için kullanması, Rabbimiz’in yaratışındaki çeşitliliğin delillerinden yalnızca biridir…

ELEKTRO-ŞOK TABANCASINA SAHİP YILAN BALIĞI
Boyları zaman zaman 2 metreye kadar uzanabilen elektrikli yılan balıkları Amazon bölgesinde yaşarlar. Bu balıklarda gövdenin üçte ikisini kaplayan ve sayıları 5000 ila 6000’i bulan organik elektrik plakaları vardır. Bunların oluşturduğu elektriğin gerilimi 500 volt, akım değeri ise 2 amperdir. Bu, televizyonunuzu çalıştırmak için kullandığınızdan çok daha güçlü bir elektrik yüküdür.

DENİZLERDE YAŞAM ALGLERLE MÜMKÜN


DENİZLERDE YAŞAM ALGLERLE MÜMKÜN
 Alg, ancak mikroskop altında görülebilen yeşil renkte tek hücreli bir bitkidir. Algler güneş ışığı gören herhangi bir su yüzeyinde yaşarlar ve kolayca çoğalırlar. Algler basit görünümlerine rağmen, bilim adamlarının özel koşullarda bile benzerini üretemediği mükemmel bir fonksiyona sahiptirler: “Fotosentez”.

Fotosentez, güneşten gelen ışık enerjisinin şekere ve oksijene dönüştürülmesi işlemidir. Bu benzersiz enerji üretimi son derece karmaşıktır. Yalnızca bitki ve yosunlarda moleküller seviyede gerçekleşir. Fotosentez alg hücresinin “Kloroplast” adlı enerji üretim merkezinde meydana gelir. Bu küçük tek hücreli canlılar, bedenlerinde yaratılmış olan bu mikroskobik enerji santrali ile ekolojik sistemin en önemli gereksinimlerini karşılarlar: “oksijen” ve “besin”. Algler, fotosentez işlemi ile bir yandan kendi enerji ihtiyaçlarını karşılarlarken, bir yandan da yeryüzündeki oksijenin %70’ini sağlarlar. Ayrıca depoladıkları şeker sayesinde canlı türleri için de zengin bir besin kaynağıdırlar. Dolayısıyla alglerin bulunduğu sular son derece verimli ve diğer canlıların yaşaması için oldukça elverişlidir. Bu nedenle algler, okyanus ortamında beslenme zincirinin temelini oluştururlar.

DENİZ ALTI BİTKİLERİNDE POLENLEŞME YÖNTEMİ İLE ÜREME


DENİZ ALTI BİTKİLERİNDE POLENLEŞME YÖNTEMİ İLE ÜREME 
Polenle üreme yöntemi, bilinenin aksine, sadece kara bitkilerine özgü bir yöntem değildir. Deniz bitkilerinde de bu yöntemle üreyen türler vardır. İlk olarak 1787 yılında İtalyan botanikçi Filippo Cavollini, açık denizde yaşayan ve polenleşme yöntemi ile üreyen “Zostera” isimli bitkiyi keşfetmiştir.

Polenleşme yönteminin sadece kara bitkilerine özgü olduğunun zannedilmesinin nedeni; su ile temas eden kara bitkilerinin polenlerinin, yarılarak işe yaramaz hale gelmeleriydi.
Suda polenleşme yöntemiyle üreyen bitkiler üzerinde yapılan incelemeler, bu konunun evrim teorisinin içinden çıkamadığı problemlerden bir yenisi olduğunu göstermiştir. 

DERİN DENİZLERDEKİ HAZİNE


DERİN DENİZLERDEKİ HAZİNE
İnsan dünya üzerinde her nereye gözünü çevirip bakacak olsa ihtişamlı bir yaratılış, kusursuz bir tasarım ve hayret verici özelliklerle karşılaşır. Bu sitede verdiğimiz örnekler bu ihtişamın yalnızca birkaç küçük detayıdır. Allah insanlar için yeryüzünde görünümü son derece güzel olan pekçok bitki ve hayvan türü yaratmıştır. Doğadaki her detayı insanın zevk duyacağı, lezzet alacağı şekilde var etmiştir. Tüm bunlarla birlikte yeryüzünde pek çok süs eşyası da Allah tarafından yaratılarak insanların hizmetine sunulmuştur. Bu süs eşyalarından biri olan inciler ihtişamlı güzelliklerinin yanısıra, her yönden ilginç özelliklere de sahiptirler. İncilerin oluşum aşamaları hayranlık uyandırıcıdır.
İNCİ BÖYLE YAPILIYOR

SU ALTINDAKİ ÇÖLDE MUCİZE YAŞAM


SU ALTINDAKİ ÇÖLDE MUCİZE YAŞAM
 Kızıldeniz kıyılarında bilinen çölden çok farklı bir çöl dünyası bulunmaktadır. Kumlarla kaplı kurak çöllerin aksine sular altında bir deniz altı çölü…

Tamamen boş gibi görünen deniz altı çöllerinin en mucizevi yönü ise sakin görüntüsünün aksine hayranlık uyandıran harika canlılarla dolu olmasıdır.

İlk bakıldığında, bildiğimiz çölün görüntüsünü çağrıştıran deniz altı çölü, gerçekte birbirinden mucizevi canlılarla dolu hareketli bir ortama sahiptir. Bu canlıların bir bölümü küçük deniz kabuklarında saklanır, bir bölümü çevre ortamına uyarak kamufle olur, birçok canlı da saklanma yeri olarak kumun altını tercih etmektedir.

Deniz altı çölünde birbirinden oldukça farklı renklere ve şekillere sahip olan bu canlılar, taşıdıkları farklı özelliklerle de hayranlık uyandırırlar. En küçüğünden en büyüğüne kendilerine özgü savunma ve avlanma yöntemleri bulunan bu canlılar, Yüce Rabbimiz'in üstün yaratışının delillerinden sadece birkaç tanesidir.

DERİN DENİZLERDE SÜREKLİ ARTAN ÇEŞİTLİLİK


DERİN DENİZLERDE SÜREKLİ ARTAN ÇEŞİTLİLİK
 İçinde yaşadığımız gezegen -Dünya-, evrenin hiçbir yerinde olmayan özelliklere sahiptir: Yeryüzünün %70'i sularla kaplıdır ve kimi yerlerde derinliği Everest Dağı'nın yüksekliğinden bile fazla olabilen bu sularda, diplere doğru indikçe rengarenk bir dünya ile karşılaşırız. Farklı renkleri ve yapılarıyla, birbirinden ilginç avlanma ve savunma taktikleriyle milyonlarca canlı çeşidi yaşamını sürdürür.

Yeryüzündeki canlı türlerinin sayısı ile ilgili tahminler günümüzde 100 milyon rakamına kadar varmaktır. Şu ana kadar tanımlanmış canlıların sayısı ise sadece 1.4 milyon kadardır.

DERİN MAVİLERDE YAŞAYAN DETAYLAR


DERİN MAVİLERDE YAŞAYAN DETAYLAR
 Denizlerin altında, hatta okyanusların ışık girmeyen derinliklerinde bile son derece kompleks özelliklerdeki canlılara rastlarız. Bu canlıların her birinde çok üstün bir aklın ve çok büyük bir ilmin açık delilleri görülmektedir. Bu aklın ve ilmin sahibi alemlerin Rabbi olan Allah ' tır.

Yeryüzünde var olan tüm canlılar üremelerinden, korunmalarına, beslenme şekillerinden kendilerine inşa ettikleri yuvalara kadar sayısız üstün özelliklerle donatılmışlardır. Kimi bir mimar gibi yuvasını inşa eder, kimi bir kimyager gibi düşünerek en ideal ısıtmayı sağlar, kimi ise gerçek bir kamuflaj ustasıdır. Bu canlıların yaşantıları incelendiğinde ise, hem fiziksel özelliklerinin hem de davranışlarının birbiriyle ve yaşadıkları ortamla tam bir uyum içerisinde olduğu görülür.

BALIKLAR VE AMFİBİYENLER EVRİMİ YALANLIYOR


BALIKLAR VE AMFİBİYENLER EVRİMİ YALANLIYOR
 Balıklar ve amfibiyenler, yeryüzünde bir anda ve hiçbir ataları olmadan ortaya çıkmıştır. Evrimciler her iki canlı grubunun da kökenini açıklayamazlar.

Evrimciler, Kambriyen Devirde ortaya çıkan omurgasız deniz canlılarının, on milyonlarca yıllık bir zaman dilimi içinde balıklara dönüştüğünü iddia ederler. Ancak omurgasızlar ile balıklar arasında bir evrim olduğunu gösterebilecek hiçbir ara-geçiş formu yoktur. Oysa böyle bir dönüşüm gerçekleşmiş olsa çok fazla fosil olması gerekirdi. Çünkü omurgasızların iskeletleri yoktur ve sert kısımları vücutlarının dış kısmında yer alır. Kemikli balıkların ise sert kısımları vücutlarının ortasında yer alır. Dolayısıyla omurgasızların kemikli balıklara evrimleşmesi çok büyük bir dönüşümdür ve çok sayıda ara form izi bırakmış olması gerekir.

YAŞAMAK İÇİN ZEHİRLİ GAZ SOLUYAN CANLILAR


YAŞAMAK İÇİN ZEHİRLİ GAZ SOLUYAN CANLILAR
 Deniz altında yer alan volkanların yakınında tüm canlıları yok edecek kadar sıcak, paramparça edecek kadar da asitli sular vardır. Bu bölgelere aynı zamanda güneş ışığı da ulaşamaz, dolayısıyla canlıların besin bulmaları da mümkün değildir. Bütün bu zorlu koşullara rağmen volkan ağızlarında zehirli gaz soluyarak yaşayan canlılar vardır.

Deniz dibinin derin bölgeleri tıpkı karalardaki çöllere benzer. Güneş ışığından yoksun bu sularda besin kaynakları oldukça sınırlıdır, bu yüzden bu bölgelerde canlılara rastlanmayacağı düşünülmekteydi. Ancak 1977 yılında bilim adamlarının Galapagos Adaları'nın 320 km kuzeydoğusunda, deniz yüzeyinin 1600 m. altı gibi bir derinlikte yaptıkları bir keşif bu düşünceyi değiştirdi. Burada benzer yerlerden farklı olarak omurgasız türlerden büyük bir canlı topluluğu yaşıyordu: Uzunluğu bir metreye kadar varan ve bazalt kayalara yapışmış halde yaşayan dev deniz solucanları, 30 cm büyüklüğünde beyaz istiridye ve midye kümeleri, yengeçler, karidesler ve balıklar.